O, Dünyanın en ünlü adamı.
Sorun şu ki, Dünya'da değil.
Mark Watney, 31 sol icin tasarlanmış bir Hab'ta 1.5 yıl yaşam savaşı veren insan.
Kitabımız turuncu renkli kapağıyla ilgi çekici. Kapak dokusu da bir harikaydı. Baştan söyleyeyim kitabın neredeyse her cümlesine hayran kaldım. Uzun zamandır bilim-kurgu okumadığım için mi diye düşündüm ama yok. Değil. Kitap cidden çok iyi.
Bir arkadaşım hediye etmişti, lakin okuyana kadar bayağı zaman geçti üzerinden. Utanıyorum ama kahrolası sınavlar demekten de kendimi alamıyorum. Neyse ki artık mezunum.
Bir arkadaşım hediye etmişti, lakin okuyana kadar bayağı zaman geçti üzerinden. Utanıyorum ama kahrolası sınavlar demekten de kendimi alamıyorum. Neyse ki artık mezunum.
Neyse, gel gelelim kitabımızaaa...
Başlarda kitaptan fazla bir şey beklemiyordum. Kapağına hayran kaldım ve Goodreads okurlarına da güvenerek aldım. Ama sona yaklaştıkça su gibi aktı kitap ve bitirdiğimde kesinlikle bu kitap okunmaya değer dedim. Sadece, bilim-kurgu sevenler bile değil. Her yaştan, her kesimden insan okuyabilir bu kitabı.
Başlarda kitaptan fazla bir şey beklemiyordum. Kapağına hayran kaldım ve Goodreads okurlarına da güvenerek aldım. Ama sona yaklaştıkça su gibi aktı kitap ve bitirdiğimde kesinlikle bu kitap okunmaya değer dedim. Sadece, bilim-kurgu sevenler bile değil. Her yaştan, her kesimden insan okuyabilir bu kitabı.
Birazcık kimya ve teknik bilgi vardı. Bu bir sözelci için fazla can sıkıcı olabiliyor. Hele su üretme aşamasında giriştiği hidrojeni ayrıştırma işlemini okurken hem gerildim -çünkü MTA'nın patlama ihtimali vardı- hem de sıkıldım. Tamam. Yak artık şu lanet olası nitrojeni.
Ama ondan öncesinde bir şey vardı ki, zekasına ve öleceğini düşünmesine rağmen arkasında bir şeyler bırakmak için uğraşması beni kendine hayran bıraktı. (Aç karnını doyurmak için de olabilir. :D )
Mesela, dışkısını, birazcık Dünya toprağını ve Mars toprağını karıştırarak patates yetiştirebiliyor. Bunun için görev arkadaşlarının elbiselerinden bir kaç tanesini feda etmesi gerekiyor ve sonunda onlara ulaşmasına yetecek kadar patates yetiştirebiliyor. Dolayısıyla; Mark Watney, Marsı kolonileştirmiş adam.
Mars'ta ikmallerinin bitmesini, su arıtıcısının bozulmasını ya da oluşabilecek herhangi arızaya rağmen, tabii birazda korkarak, seyahat ediyor. Birinci yolculuğu Pathfinder için. Kendisini dolaylı yoldan NASA'ya bağlayabiliyor ve komik diyalogların çıkmasını sağlıyor.
İkincisi ise, Schiaparelli. O neresi diye sorarsanız, hemen diyeyim. Takım arkadaşlarının kendisini Dünya'ya götürebilmeleri için yaklaşabilecekleri nokta. Birazcık sapma olmadı mı? Oldu. Ama bu insanların hepsi zeki. Hemen bir çözüm buluveriyorlar.
Kitabın diline de çevirisine de bayıldım. Kesinlikle Mark Watney'e yakışıyordu
Dertlenişi ve kendi kendine Mars yüzeyine attığı serzenişleri bile insanı güldürüyordu.
Dertlenişi ve kendi kendine Mars yüzeyine attığı serzenişleri bile insanı güldürüyordu.
Mark'ı hayatta tutan şeylerden bir tanesi muhteşem zekası ve esprili kişiliğiydi. Ona gerçekten hayran kaldım.
Bu arada bilmeyenler için söylüyorum Marslı film oluyor. Başrolde Matt Damon oynuyor. Gösterim tarihi ise 2 Ekim olarak belinlenmiş. Aşağıdaki linkten de Mark'ı ve görev arkadaşlarını tanıyabilirsiniz.
Evet efendim, Kalemzen'den tavsiyedir.
Alın, okuyun ve bana yazın. Konuşalım.
Yorumumu okuduğunuz için de çook teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder