8 Ağustos 2018 Çarşamba

SEN - SELVİ ATICI II KİTAP YORUMU

Merhabalar, ben Kalemzen. ✋  Nasılsınız? :) Sıcaklardan kitap okuyamayan bir ben miyim acaba?
****
" Kardeşinin intikamını almak için çıktığın yolda aşkla karşılaşırsan...
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, bilirsiniz. Üstelik bahsi geçen bir kadın ise, asla! Dövüş sanatları uzmanı olan Süheyla, kardeşinin intikamını almak için çıktığı yolculukta kalbini tam bir baş belasına kaptırdı. Ruhu intikam ateşiyle yanıp tutuşurken kalbi aşk ateşiyle kavruldu...
***
Süheyla'nın adı, 'iyi huylu, sakin' anlamına gelir ancak aldanmayın, yol boyunca elinde muştasıyla aşk ve intikam duygularıyla örülmüş ince bir ip üzerinde ustalıkla yürüyecek gerçek bir kahramandır aslında. O zeki, yumrukları kadar dili de sert bir kadındır. Romanda Demir'le de tanışacaksınız. Aşkın muhatabıdır kendisi. Süheyla'nın intikam mücadelesinde en büyük yardımcısı olacaktır. "
****


Harika bir kitabı bitirmenin kahrıyla ve sizinle paylaşabilme heyecanıyla karşınızdayım. Okuyup bitireli çok oldu ama sizin için birazcık karıştırdım ve alıntılarımla geldim. Hemen başlayayım mı?
Süheyla, namı diğer Matruşka, Chun Lee'nin kız kardeşi ve Jeanne d'Arc...
Demir gibi sağlam vücuduyla, yıpranmaz görünen sinirleriyle, iflah olmaz kıvırcık saçlarıyla tam Demir Mızrak'a göre biriydi.

Demir Bey tabi ki fazlalık olarak düşündüğü harfleri atıyor ve ona Sü diye hitap ediyor. Ama Süheyla ile öyle güzel uğraşıyor ki kendine hayran bıraktırıyor. Tabi Demir Bey'in bu uğraşısına mazhar olabilmek için bir Sü olmak gerek bazen de o adama haddini bildirmek. Mesela, pantolon paçasını kesmek gibi. Evet, Sü'nün intikam planı ve acısı arasında aslında o kadar çok gülüyorsunuz ki. Tabi ki Demir Bey sayesinde. Kadın! diye hitap etti mi ardından gülmeniz garanti.

Neden Demir Bey mi? Bunu sevgili yazarım, Selvi Atıcı daha güzel anlatmış ama bir de ben deneyeyim. Kısaca sınırları korumak diyebiliriz. Süheyla'nın karakteri deyip pekiştireyim. :)

Kitap, bir intihar sahnesiyle başlıyor. Görünüşe göre, intihar etmekle uzaktan yakından ilgisi olmayan biri canına kıyıyor. Onun küvetin içinde yatan cansız bedenini ise ablası buluyor. Evet, o adam Umur. Süheyla'nın kardeşi. İki kardeş arasındaki bağ son zamanlarda eskisi kadar sağlam olsa Süheyla farkederdi belki onun derdini. Ama o sırada Süheyla da onu hamile bırakıp sonrasında onu aldatışına iğrenç bir şekilde tanıklık etmek zorunda bırakan adamın çocuğunu aldırmak ve bütün bunlarla uğraşmak zorundaydı. Nişanlısı, Sü'nün spor salonunda çalışan hocalardan bir tanesiydi ve tek derdi kendisiyle evlenip salonu ona vermesiydi. Alçak herifin teki, anlayacağınız. Sonrasını tahmin edersiniz. Bilekleri kesilmiş, küvet kanla dolmuş, adamın rengi solmuş bir halde onu bulduğunda ve bıraktığı notu okuduğunda bir yemin etmişti. İntikam yemini.




Demir, "Beni önemsiyorsun!" diye mırıldadı.

Süheyla duyduğu sözcüklerin manasını önce kavrayamadı. Ardından sanki kafasının içinde bir ampul yanmış gibi gözleri irice açıldı. Süheyla'nın ona farklı hisler beslediğini mi düşünüyordu? Arzu, evet. Adam için endişelendiğine de evet ama ona bir his beslemek... Hızla doğruldu. Daha konuşmasına fırsat kalmadan, adamın şaşkınlığından faydalanmasıyla kendini onun kucağında, başına koltuk başlığına dayanmış olarak buldu. "Demir Bey, sarhoş mıusunuz?"
Kucağından kalkmak için tekrar atak yaptı ama elleri bileklerini sıkıca kavradığında, bıkkınlıkla iç çekti. Adam yüzünün bir milim ötesine kadar eğildiğinde nefesi aksadı. "Seni gördüm! Adamı yere serdiğinde yüzündeki ifadeyi gördüm. Benim için endişeleniyordun!"
syf.179

Şimdi bir de işin Meltem ayağı var ki, o da kitabın kilit noktası. Meltem, Umur'un nişanlısı ama kitapta ona pek ısınamamıştım. Sebebi babasıymış. Okuyunca anlayacaksınız ve ondan nefret edeceksiniz. 

Bu kitap bambaşka gerçekten. Kayıp Şehir serisinin ikinci kitabı çıkacak diye beklerken SEN haberi gelince ve basılınca beğenmeyeceğimi düşünmüştüm ama bayıldım. Kapak pek hoşuma gitmiyor, attıkları desen kızı daha yaşlı göstermiş bence, ki kız hiç de Sü değil yani. Nerde bu kızın bonus kafa kıvırcık saçları derler ama değil mi? :P

Karakterlere, olaylara, akışına, kitabın diline gerçekten emek verildiği ortada. Her zaman ki gibi şahane yazılmış. Ellerine, emeğine sağlık yazarımızın.



"Sana söylüyorum; kadınlara karşı her zaman nezaket sınırları içinde davrandım. Belki de Süheyla için bu durumun dışına çıkmalı ve onu kaçırmalıyız!"

Demir, sözleri üzerine içten bir kahkaha attı. "Sü'den bahsediyorsun, abi! Kadın, Chun lee'nin kayıp kız kardeşi... Muhtemelen bizi paletler ve üzerimize kocaman bir fiyonk bağlayıp adresimize geri postalar."
Abisi ona tuhaf bir bakış attı. "Ve sen de hala bu kadını istiyorsun!"
 syf. 394


Sözü daha fazla uzatmayacağım.  Kalemzen'den tavsiyedir efendim, iyi okumalar. ^^

Çirkinin Aşığı - Elizabeth Hoyt || Kitap Yorumu





Kalemzen'e merhaba deyin, çünkü harika bir kitap bitirmenin çoşkusuyla karşınızda! Keyifler nasıl efendim? ^.^

Kitabı yaklaşık sekiz saatte bitirdim. Elimden bıraktığım anda sanki yemekmiş de bitirmezsem arkamdan ağlayacakmış gibi hissettim. :D Kötü bir his, özellikle çocukluğunda ailesinden böyle sözleri sıkça duyan birisi için. Her neyse, kitap bitti ama var ya bayıldım kitaba.



Uzun süredir, ki bu sanırım sadece 3 hafta gibi bir zaman dilimi, historical bir kitap okumamıştım. Kendini özleten bir tür. Hele de benim için.

Kitabı elime aldım raftan, sağını solunu okudum, karıştırdım. Sıkça yaptığım bir şey tabi ki. :) Aslında kitabı alalı çok oluyor. Sanırım, ıhhhmm... Evet, Tüyaptan almış idim. Sahafçılardan hem de. Küçücük bir tavsiye eğer kitap fuarlarina gidiyorsanız sahafçılara kesinlikle uğramadan dönmeyin. Hele İstanbul Tüyap'ta uzun bir koridor-salonda sadece ikinci el kitaplar var. Ve harika bir şey. Tüyap'a gitmeden konuşuruz tekrardan. ;)

Neyse efendim, gel gelelim kitabımıza. Orjinal ismiyle The Reaven Prince, Prens Serisi'nin ilk kitabı. Pegasus'taki kapağı bence kitaba en çok yakışan kapak. Yurt dışındakini de hemen altta bulabilirsiniz. :) 



***Prens/Princes***

1) Çirkinin Aşığı / The Raven Prince (Edward de Raaf & Anna Wren)

2) Kalbimi Sana Verdim / The Leopart Prince (Harry Pye & Giorgina Maitland)

3) Bir Aşk Masalı/ The Serpent Prince (Simon Iddesliegh & Lucy Croddock-Hayes)

4) Buz Prenses/ The Ice Princess (Coral Symthe & Issac Wargate)


Serinin diğer kitaplarını okuma fırsatım olmadı henüz ama bence ismi en çok uyan ilk ve son kitaplar. Orjinal isimleri kullanılmalı mıydı diye düşündüm. Buna hepsini okuduktan sonra karar vereceğim, sanırım
.
Şimdi sıra Kuzgun Prens Edward'dan bahsetmekte. Homurdanmalarıyla, yüzündeki ve vücudundaki ufak tefek kızamıktan kalma izlerle, uzun boyuyla, geniş omuzlarıyla okurların ağzının suyunu akıtan bir karakter. Okuduğunuz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Peki, genç dul Anna Wren'den bahsetmek yok mu diye sorduğunuzu duyar gibi oldum. Hemen efendim. ^.^
Edward'la eğlenmeyi seviyor hatta bayılıyor. Bir bitki yetiştirme merakı da var ki sormayın gitsin. Ayrıca, karşısındaki adamdan kimliğini gizlediği Afrodit'in Mağarası sahnelerinde bu kadın da kim diye soracağınız da aşikar.

Olay örgüsünden de bahsetmek gerek. Kitabımız, bir karşılaşmaya başlaıyor desem yalan söylemiş olmam. Ama öyle tanışma falan olmuyor. Nasıl olsun? Atıyla fazlaca hız yapmış Lordumuz Edward, ağır bir sepet taşımakla uğraşan Anna Wren'e neredeyse çarpacakken atı hızla durduruyor. At ise Edward'ın tabiriyle sahibini hızla yere çalıyor. Kesinlikle attan düşmüyor. KESİNLİKLE. ;) 

Bundan sonrasında Anna, Edward'ın sekreteri olarak işe başlıyor. Tabi ne derler bilirsiniz. Ateşle barut yan yana durmaz. Kıvılcımlar başlıyor.

O kadar çok kitap vardı ki! Şöminenin de üstünden dolanarak, kubbeli tavana kadar, odanın duvarı boyunca dizilmişlerdi. Bu odada binden fazla kitap olmalıydı.

syf.37 

Bize böyle kütüphanesi olan bir kont lazım! 

Eğer historical romance okumayı seviyorsanız, okumanız gereken bir tanesi olduğunu belirtmeliyim.
Kalemzen tavsiyesidir efendim, keyifli okumalar. ^^

29 Haziran 2016 Çarşamba

KİTAP TANITIMI || ZÜMRÜT ŞELALELERİ ~ KIMBERLEY FREEMAN


Eser Adı : Zümrüt Şelaleleri
Yazar : Kimberley Freeman
Özgün Adı : Evergreen Falls
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Türü : Roman
Çeviren : Duygu Parsadan
Editör : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı:472


Gözyaşlarınıza eşlik edecek biri varsa yanınızda, kalbinizdeki boşluk sizi ne kadar ıssızlaştırabilir?

Violet Armstrong 1926 yılında Zümrüt Kaplıca Oteli’nde çalışmaya başladığında aklındaki tek şey, artık çalışacak durumda olmayan annesine bakmaktır. Ancak ötekileştirilenlerin dünyasında yer alsa da kalbine yenik düşerek ünlü Honeychurch-Black Ailesi’nin vârisine âşık olur. Bir gece kuvvetli bir kar fırtınasının gelmesiyle o tutku dolu aşkı da kara gömülür. Ta ki karlar eriyip o gecenin sırrı ortaya çıkana kadar…

Seksen sene sonra Lauren Beck, erkek kardeşinin vefatından sonra annesinin baskıcı tavırlarından sıyrılarak, kendi ayakları üstünde durmaya karar verir. Görkemli Zümrüt Kaplıca Oteli’nin karşısındaki kafede çalışan Lauren, eski otelin restorasyonuyla ilgilenen bir mimarla tanışır. Arkadaşlıkları devam ederken, Lauren 1926 yılında yaşanmış doludizgin bir aşkın mektuplarını keşfeder. Ancak keşfi bununla da sınırlı değildir… Unutulmuş bir trajedinin peşine düşen Lauren, yüzleşeceği gerçekle kendi hayatını da değiştirecek riski göze alabilecek midir?

Büyükannesinin hayatındaki unsurlardan esinlenen Kimberley Freeman, Zümrüt Şelaleleri’nde gizemi, kalp kırıklığını ve farklı hayatlardaki aşkı anlatıyor. Ötekileştirilenlerin dünyasında siz de kendinizden bir parça bulacaksınız…    

“Kitapta her dönemin kendi değer yargıları en iyi şekilde işlenirken, kış mevsimindeki Blue Mountains tasviri olağanüstü… Karakterler sizi alıp götürürken romanın nasıl bittiğini anlayamayacaksınız.”
Historical Novels Review

6 Haziran 2016 Pazartesi

ESİR YÜREK ~ JENNIFER ROYCE || KİTAP YORUMU



Hepinize merhabaaa, nasılsınız? 
Valla ben hala sınava çalışıyorum. Arada da kitap kaçamağı yapıyorum. İşte bu da o kaçamaklardan bir tanesi. Kaçamak diyorum ama yine de okurken kontrolümü kaybetmiyorum. Bakınız, kitabı 5 günde bitirdim. Bu kitap için 5 gün tabi ki çok çok fazla. Normalde olsam elime alırım ve en fazla 1 günde biterdi. Kendime ne denli hakim olmuşum anladınız, değil mi?


Her neyse, gelin size birazcık Fahid'den, Ayrin'den, Jenny'imin gelişen ve mükemmelleşen kaleminden, her satırıyla kendine hayran bırakan kurgusundan ve kapağının muhteşemliğinden bahsedeyim. Hazır mısın?
Fahid ya, sen nasıl bir adamsın ya? Senin gibilerin nesli ne zaman tükendi? Bana bir anlatsana lütfen. Gel gel, çekinme otur karşıma. İki kafın belini kıralım. Bunu okuyacak olanlar yabancı değil ki canım, hepsi tanıdık hepsi bizden hepsi sana hayran hepsi meraklı. Ayrin'ini de al yanına, beraber gelin bak darılırım. Hem Ayrin de kıskanmasın.
.
Onlar geledursunlar ben size bir şey anlatayım.
Bu ikisi var ya, nasıl aşıklar birbirlerine... Birbirlerini yıllar sonra bir maskeli baloda görüp, maskeleri dolayısıyla tanımadan da birbirlerinin çekimine bir kapılıyorlar ki. Ay nasıl özendim ki onlara, belli değil.



Kitabın sonu çok sürprizli bitiyor. Benden söylemesi. Ben hep başka birini düşünürken, ki bunun için yeterli sebeplerimin olduğunu düşünüyorum, başka birinin ihaneti şaşırtıcı oldu benim için. Yani, Demir Leydi'nin Ayrin'in babasıyla görüşmek istemesi havada kaldı mesela. Neyse çok fazla bahsetmeyeyim, spoiler olmasından korkuyorum. Siz en iyisi okuyun.

Jennifer Royce, bnece bu historical romans konusunda gerçekten bir duayen. Bütün historicallerde olan mitlerle birlikte, kurgusuyla ve karakterlerinin tarihin akışıyla uyumlu olabilmesi,  alanında sivrildiğini herkesin kabul etmesi gereken bir gerçek olduğunu düşünüyorum.

Kitapla ilgili tek sıkıntım da hatalarla dolu olmasıydı. Son okumadan geçmemiş gibiydi. Okurken beni bu hataları bulmak çok yordu.
Keyifle okumanızı dilerim. Kitabın diline hayran kalacak, ikilinin aşkları ile mest olacaksınız.

9 Nisan 2016 Cumartesi

SEHER VAKTİ - NUR ÖTKEN || KİTAP YORUMU


Ben,  harika karakterlere sahip bir kitap bitirdim. Başta kitaba çok ısınamasam da, dram türünün ağıt yaktıracak cinsiyle karşı karşıya kalmıştım. Ağlamanın insanı rahatlattığını düşünen biri olarak ben, kitabı seve isteye okudum.

Ah Seher, nasıl dayandın bunca şeye? Kalbin nasıl dayandı? Hırçınlaşmasını o kadar iyi anlıyorum ki. Daha 8 yaşındayken başlıyor onun acısı. Acısını da öncelikle kendinden, sonra da üvey annesi olan Sevim Ablasından çıkarıyor.

Nasuh, yüreği ve sabrı dağlar kadar olan adam. Sen nasıl bir karaktersin öyle! Sana hayran olmamak elde değil ki, seni sevmemek... Naif ama içinden kıskanç bir canavar, aşık bir adam çıkarabilen Nasuh. Daha fazla konuşamayacağım. Eğer konuşursam Nasuh'a aşık falan olabilirim. 😂😂
Ama hayranım bu kesin. #TeamNasuh 💪

Ve Nisa... Küçücükken hem annesini hem de babasını kaybediyor. Canım Nisa'm, Seher'i annesi olarak görüyor.
Seher ve Nasuh'un tanışmalarından tutun, onlara veda ettiğimiz ana kadar bambaşkaydı aşkları da kendileri de.
Başlarına gelen onca olaya, çıkan onca derde rağmen beraber olduklarında aşamayacakları engel olmayışının en güzel örneği ve en güçlü kanıtıydı.

Her kitapta nefret edilecek birileri vardır, değil mi? Bu kitapta yok mu diye soracak olursanız, hemen söyleyeyim. Var! Hem de Gudubet Gurbet Hanımefendi kendileri. Ay, siz en iyisi okuyun ve kendiniz nefret edin.

En bi' sevdiğim karakterlerden biri de Mendebur Menderes. Lakaplardan anlayacağınız kadarıyla da, Seher'i tanıyabilirsiniz aslında. Menderes, çok tatlıydı ya, vallahi. Hani, Nasuh olmasa kesin ilk sıraya Menderes otururdu. Biraz çapkın, birazdan fazla matrak bir karakter kendisi. Kitabın eğlencesi de diyebilirim açıkçası.



Bir dee... Az kalsın unutuyordum. Yazarımız bize kitabın sonunda bir sürpriz yapmış. Ne olduğunu söyleyip sürprizi kaçsın istemem. En iyisi okuyup görmeniz. 

Eveet, benden bu kadar. Yazarın diğer kitaplarında görüşmek dileğiyle... 

1 Nisan 2016 Cuma

KİTAP TANITIMI II ESİR YÜREK - JENNIFER ROYCE


Ne zamandan beri beklediğimi bile hatırlayamadığım Fahid'im, Mortena Yayınları farkıyla geliyor.
Mutluyum, huzurluyum, heyecanlıyım... 


*****
Aynı kadere mahkûm olmaları bir tesadüf müydü?

Fahid, korsan gemilerinde köle olarak büyümüştür. Yaşadığı hayatın zorlukları genç adamı katı ve duygusuz birine çevirirken, aynı zamanda hayatta kalmayı da öğretmiştir. Fakat köle olarak satıldığı son ailenin küçük kızı Ayrin ile tanıştığında, unuttuğu tüm duygular yüreğinin derinliklerinden yüzeye çıkar.

Ta ki küçük kız kaçırılıp, kayıplara karışana kadar...

Ailesinde koparılıp, bir paşanın konağında cariye olmaya mahkûm edilen Ayrin, geçen yıllarda ne ailesinden ne de onu korumaya yemin etmiş altın gözlü devden tek bir haber almamıştır. Kaderini kabullenip, geleceğe dair tüm umutlarını yitirdiğini düşündüğü sırada, umut bir ışık gibi yeniden doğar. Genç kızın yıllar süren esaretinden sonra; Fahid, söz verdiği gibi onu bulmuştur.

Ta ki yaşamlarını şekillendiren taşlar yerinden oynaya kadar...

****

Köle olarak korsan gemilerinde büyümüş sıra dışı bir adam,

Aristokrat bir aileye mensupken, haydutlar tarafından kaçırılıp paşanın konağına cariye olarak satılan bir Leydi...

Ve Mısır çöllerinde başlayıp, İngiltere'ye uzanan eşsiz bir aşk hikâyesi...

*****

31 Mart 2016 Perşembe

GÖRME DUYMA KONUŞMA - DANIEL PALMER II KİTAP TANITIMI






 ESER ADI : GÖRME DUYMA KONUŞMA
YAZAR ADI : DANIEL PALMER
ÇEVİREN : DİLAN TOPLU
KİTABIN TÜRÜ : PSİKLOJİK GERİLİM
SAYFA SAYISI : 424

Akıl Oyunları’nın yazarından gerilim dolu bir roman!

John Bodine bir gün gizemli bir telefon alır. Esrarengiz bir ses ona sıra dışı ve ürkütücü bir oyun oynamayı teklif eder. John buna anlam veremese de, karşı tarafı dinlediğinde bu oyunu oynamak zorunda olduğunu anlar: Suç Oyunu.

Karısını ölümcül bir hastalıktan kurtarmaya çalışan John’un tek çaresi bu psikopattır. Saplantılı bir zihnin onu yönlendirmesiyle korkunç ve durdurulamaz suç oyunlarının içine çekilir. Her adımı, peşinde bir caninin ayak izlerini bırakacaktır. Hasta ruhlu bu adamın kim olduğunu ortaya çıkarması için sadece 36 saati vardır.


Benim adım John Bodine. Yirmi dokuz yaşındayım ve hayatımın aşkıyla evliyim. Ne pahasına olursa olsun, ne yapmam gerekirse gereksin, onun ölmesine izin vermeyeceğim.

20 Mart 2016 Pazar

SENİ SEVERKEN ~ GÜNEŞ DEMİREL || KİTAP YORUMU


***
Sayfa Sayısı: 480
Baskı Yılı: 2016
Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları

**

Karşılıksız bir aşka ömrünüzü adayabilir misiniz? Deniz, kendini bildiğinden beri âşıktı Ateş'e. Tüm geçmişini dolduran ve geleceğin bile silemeyeceği bir aşka emanet etmişti kalbini. Onun için nefes almak demek, Ateş demekti. Ne yıllar vazgeçirebilmişti onu sevdasından, ne de sevdiği adamın başkasına ait olduğunu bilmek… Her geçen gün umudunu yitirse de, kalbinin pusulası hep Ateş'i gösteriyordu. Peki, vazgeçmemek, çok istemek yeter miydi hayallerin gerçek olmasına?

Ateş, mükemmel bir yaşama sahip olduğunu düşünürken yanılmıştı. Hiç beklemediği bir anda hayatının yönü değişmiş, bir yaprak gibi savrulmuştu. Kendine yeni bir düzen kurmaya çalışırken, içinde yanan ve yandıkça daha da büyüyen nefret duygusuyla baş edebilecek miydi? Kalbinize dokunacak bir aşk hikâyesi okumaya hazır mısınız?

***

Bu kitap ayrı bir yer edindi bende, baş köşeme kuruldu.

Okurken gözyaşlarıma halim olamadığım kitaplardan artık listenin en başında gelen Seni Severken'e ben bayıldım. Gerek yazımı, gerek karakterleri gerekse kapağı ve diğer tasarım detaylarıyla kalbimi çaldı. O kadar kısa sürede bitti ki ben bile inanamadım. Kapağını kapatıp dedim ki "İyi ki bu kadar beklemişim, beklememe değdi."

"El ele yağmur altında yaptıkları bu yürüyüş, ikisine de iyi gelmişti. Ruhları tüm sıkıntılarından arınmış, kalpleri daha fazla aşka bulanmıştı. Ateş ve Deniz'di onlar. Yakan ve söndüren... Harlanan ve dalgalanan... "

Size birazcık konusundan bahsedeyim müsadenizle. Deniz, adını aldığı deniz gibi yeri gelince hırçın, bazen bir dalganın ne demek olduğunu unutan deniz gibi durgun ama kendini bildi bileli sevdalı... Hem de adı gibi ortalığı yakıp kavuran Ateş'e. Abisinin en yakın arkadaşı olan, aile dostu Ateş'e. Ama öyle güzel ki sevgisi. Mesafe, yer, zaman farketmiyor. Evlenmesini önemsemiyor. Uzaktan, için için, sessiz sedasız seviyor Ateş'i ama vazgeçmeden, tüm ruhuyla...

Nazeninden her ne kadar bahsetmek istemesem de, kendinizi hazırlamanız gereken o berbat insanı size çıtlatmayı kendime görev bilirim. Kendisi Ateş'in ilk karısı olur. Ateş'in dişiliğine tutulduğu ve ikizlerin annesi olan o lanet kadın. Kimse bana sakin olmamı söylemesin, siz de okurken kendinize hakim olmayın bence. Tamam tamam, sakinim. Huh!

"Sana baktıkça, aklım pupa yelken
Batık, dalgaya yenik bir gemi
Sana baktıkça, aklım firari
Kaybolmaya hazır, seyyah
Sana baktıkça, düşüm mavi
Gök mavi, yer mavi
Sana baktıkça, sevdam deli
İsyana hazır, taşkın hali
Sana baktıkça, derdi belli
Batık, dalgaya yenik bir gemi"
Bir parça, uzun zamandan sonra kavuşan Erkan ile Gülsu aşkı ekleyelim. 


Bu kitap, okurken (Nazenin'e rağmen) ruhunuzu dinlendiriyor  ve masum aşklara yelken açıyorsunuz.
Mesela Gülsu ve Erkan'ın geçen onca seneye, onca zamana rağmen birbirlerinin sevdalarıyla bulanmaları işten bile değil. İkisi de ayrı yaralı, ikisi de ayrı sevdalı. Bu çiftte kimsenin tarafını tutamayacağım.

Daha fazla konuşmayayım ve siz de en yakın zamanda bu kitabı alın, okuyun ve bana yazın. O zaman konuşalım. ;)

NOT 1 : Buradan herkeslere de Deniz karakterinin yazarından onaylı olarak ben olduğumu açıklamaktan gizli bir zevk alıyorum. Umarım benim karşıma da aşkıyla ortalığı yakan bir Ateş çıkar.

NOT 2 : Arkadaşlar bilmeyenler için tekrarlayayım. Güneş Demirel'in adminiyim. Bu ayraçlar imzaya gelebilen okurlara küçük bir armağan olsun niyetiyle yaptırıldı. Tasarım Yasmin Kurt'a aittir. Neden bende bu kadar çok olduğunu da hemen söyleyeyim.İlerleyen zamanlarda yapılacak yarışmalarda kitap ile gönderebilmek için çokça aldım. sadece birazcık beklemenizi ve takipte kalmanızı istiyorum. Teşekkürler. 



İLHAM PERİSİ ~ CANAN A. DÜZGAN || KİTAP YORUMU


***

Sayfa Sayısı: 480
Baskı Yılı: 2016
Dili: Türkçe
Yayınevi: Gitane

*
Kendimi bildim bileli yazdım... 
Uktelerimi, intikamlarımı, söylediklerimi, söyleyemediklerimi; ama en çok da hayallerimi... Bazen yazmak, yaşamaktan çok daha kolay! Ben de yaşayamadığım her ne varsa, onları kendi hikâyemde yazdım. Hikâyemde ne mi vardı? Bir esas kız (tabii ki güzel), bir esas oğlan (tabii ki mükemmel); eh, bir de olmazsa olmazımız playboy kötü adam! Buraya kadar her şey normal, kabul; ama peki ya sonrası? Bir sabah uyandığınızda kendinizi yazdığınız dünyanın, kitabınızın, içinde bulsanız ne hissederdiniz? Ben ne mi hissettim? O playboy Şeytan'ı karşımda gördüğümde mi? Sizce? Ah, bazen empati koca bir yalan! Zorlamayın, beni yaşamadan anlayamazsınız! Ya da okumadan... Hadi, bakalım sayfaları çevirin ve okumaya başlayın! 
Ben Helen... Pijamalı Helen! 
Kendimi bildim bileli yazdım... Ya da yazdığımı sandım...


***
Kitabı bitirdikten sonraki o ilk beş hatta on dakikayı anlatarak başlamak istiyorum arladaşlar!
"Allahım! Bu kitap çok güzel!"
"Ay, kurguya bak!"
"Kaleminin muhteşemliliğinin İlham Perililiği!" 
"Deniz kızlarından sonra ilham perilerinin de var oluşuna inanmak için bir on sayfa daha yeterdi sanırım."
"Bunun filmi olsa da izlesek bee!!!"
"Ay çok güzel!"
"Sanki biri Canan Düzgan'a 'kaş yap' demiş, ama bıçaklı, sağı solu belli olmayan biri olan Sayın Canan -ne yazsa okunur- Düzgan gözünü çıkarmış."
Böyle bir kurgunun Türk bir yazardan çıkabileceğine ihtimal vermeyen onlarca kişiyle karşılaştım. Onlara da kapak olsun demek istiyorum. Daha neler neler yazacak, inşallah! EVET. 20 Mart 2016 00:28 tarihi itibariyle de sözünü almış bulunmaktayım. Ne mutlu banaaaa!

Yani, ne desem bilemiyorum. Kitap resmen bir tutam İnception -roman karakterinin yazdığı hikayedeki roman karakterinin yazdığı hikayede yaşananlar, kafanız mı karıştı ah kıyamam. Ben anlatırsam karışır tabi, siz en iyisi kitabı okuyun-, bir demet Titanik -en bilinen aşk filmi diye bunu söyledim ama merak etmeyin, mutlu son var bu kitapta!-, bir çimdik Lucy'den - bu nerden çıktı şimdi diye sormayın canım, başlangıcına dönebilirdik bence. Yani ben ilk İlham Perisini merak ediyorum mesela?- oluşmuş. Teşbihte hata olmaz ama varsa affola.


Şimdiiiik, kitaba ne kadar bayıldığımı az çok anladığınıza göre birazcık da neler olup bittiğinden bahsedeyim kitap boyunca. Efenim, aşk var. Tabi ki. Olmasaydı ne yapardık hiç bilmiyorum. Ama bu 'aşık olduğunu geç anlamalar' bu çiftimize üç yıl kaybettirecek. Ayyy, size çiftimizden bahsedeyim mi? Helen ve Ramon. Daha doğrusu Pijamalı Koca Götlü Helen'le Şeytan Peri Ramon'ın hikayesi bu. Birbirlerinin bütün kusurlarına rağmen birbirlerini sevmiş olmaları ne harika, öyle değil mi? Sonuçta kimse kusursuz değil ve kusursuz birini aramak da biraz show bence.

Her neyse, en bayıldığım yere geldim. Bakalım burayı nasıl anlatacağım? 
Helen bir sabah kalktığında kendini, yazdığı hikayedeki Ramon'ın yanında bulur.  Hikayenin içinde yaşamaya başladığını ve Ramon'ın gerçek olmadığını düşünür; gerçek dünyaya, evine dönmek ister ve bunun için uğraşır. Peki gerçekten işler Helen'in düşündüğü gibi midir ve öyle mi gerçekleşir? Spoiler olmasın diye susuyorum. Merak ne güzel şey. Okuyun kitabı, öğreneceksiniz.

Kitabın dili, konusuna ve karakterlerine uygun olarak eğlenceliydi.
Daha fazla konuşup da kafanızı şişirmek istemem tabi ki. 
En iyisi bu kitabı 'yakın zamanda okunacaklar' listenize ekleyin.

21 Ocak 2016 Perşembe

Şimdi Benimsin - Güneş Demirel || Kitap Yorumu


Çok pişmanım. Kitabı bu kadar ertelediğim için gerçekten çok pişmanım. Şimdi Benimsin o kadar harika ki. Okunması gereken kitaplar listesine girmeyi hak ediyor gerçekten.
Elif ve Fırat. Birbirlerini fırtınalı bir hava da buldular. Ömürlerinden 8 sene kaybettiler ama yılmadılar. Özellikle Fırat, nasıl bir aşktı ki asla vazgeçmedi. Uzak kaldı, sessiz kaldı ama vazgeçmedi.
Ah o Elif? Duruşuyla bir çok kadına örnek olan Elif. 8 senesini tek bir geceye bağlı bırakan Elif. Tıbbı bitirip doktor olan Elif.
Ve o tek geceden gelen bir mucize Ali. Herkesin sevgisini doğumundan itibaren kazanan Ali. Elif ve Fırat'ın bağı Ali.
Kitabı anlatmak gibi bir hata yapmayacağım. Şimdi Benimsin'e aklınızda hiç bir şey olmadan başlayın. Kitap hakkında en az bilgiyle. Bırakın Elif, Fırat, Ali, Gülizar Anne, Mehmet Baba, Elmas, Kenan, Bilge sizi esir alsın. Aile sıcaklığını törelerin gölgesinde nasıl yaşandığını göstersinler size.
Güneş Demirel, elleri öpülesi kadın. Bu öyküyü bize sunduğu için teşekkürü borç bilirim. Teşekkür ederim! Hemşerim Elif'in ve Doğunun kültürüyle yetişen Fırat'ın hikayesini anlattığın için.